En Amerİkan Kahraman
Mark topu kendi sahasının 40 yarda çizgisinde yakaladı. Zarif bir çalımla markajını geçti ve ok gibi ileri fırladı. Olanca hızıyla şimşek gibi ilerlerken gözleri dikkatlice sağa döndü. Azami açıya ulaşınca acı çekerek Hamilton'ı aramaya başladılar.
Hamilton Mark'tan hızlıydı. Gol çizgisine varmadan Mark'a yetişeceği kesindi. Dolayısıyla gözler rakibin hangi açıdan geldiğini yakalamak zorundaydı. Üstelik bunu deparın rüzgarından canları cayır cayır yanarak yapmaya mecburlardı. Görüş alanını olabildiğince sağa çeviren kaslar ağrımaya başlamıştı. Gözleri tutan bağlar tek tek atmaya başladı. Zpank! Hala Hamilton'dan iz yoktu. Tıpink! Mark süratini düşürmeden koşuyordu. Birkaç bağ daha koparsa gözlerden birini kaybedebilirdi. Plonkç! Hamilton!
Sonunda gözler Hamilton'ı bulmuştu. Hasımları sağ taraftan Mark'ın önüne doğru koşuyordu. Mark rakip yarı alanın 30 yarda çizgisine vardığında buluşacaklardı. Gözler daha fazla hasar almadan sakince öne döndü. Mark saniyede yaklaşık 8 yarda hızla koşuyordu. Maçın son saniyeleriydi, yorgundu. Saha boyunca bu hızı koruyamazdı. Eninde sonunda yavaşlayacaktı. Düşünebilmek için bunu Hamilton'la karşılaşmadan önce yaptı. Hızını saniyede 6.5 yardaya düşürdü.
Hamilton onu gafil avlamaya çalışacaktı. Kesişme noktasına vardıklarında Mark'ın ayaklarına atlar gibi yapacaktı. Mark bu atlayan rakibin üzerinden zıplayarak sıyrılmayı deneyecekti. Hamilton son anda yere atlamaktan vazgeçip kollarını açarak çizgiye paralel kayacaktı. Havada süzülen Mark bu açık kollara takılıp düşecekti. Maçın süresi dolacak, Hamilton'ın takımı şampiyon olacaktı.
Mark'ın şampiyonluğu karşı takıma bırakmaya niyeti yoktu. Maçı kazanmanın tek yolu gol çizgisine ulaşmaktı. O halde Mark o gol çizgisine ulaşacaktı. Buluşmalarına 1 yarda kala sağa, direkt Hamilton’ın üzerine kesti. Hamilton bunu beklemiyordu. Hamlesine başlamıştı bile. Mark gülümsedi. Tekrar ileri kesip hızını saniyede 7 yardaya çıkardı. Teknik anlamda Hamilton'ı mahvetmişti. Suratında zafer sırıtışı, Hamilton’ın boşa paralel kayışını seyretmek için başını çevirdi. Fakat rakibi beklediği gibi paralel kaymıyordu, ayağa atlama hamlesini seçmişti. Mark anlamıyordu. Her halükarda rakibini geçmişti. Fakat bu pozisyonda ayağa atlamanın verimi beklediği paralel hamleye göre daha düşüktü.
Hamilton’ın manevrasının başka bir avantajı vardı: Olağanüstü azme ve yeteneğe sahip bir oyuncu, bu çalımda başarısız olsa bile kendine ikinci bir şans yaratabilirdi. Havadayken boşa atladığını gören Hamilton, avuçları yere değer değmez dirseklerini büküp momentumunu kaybetmeden takla attı ve koşmaya devam etti. Mark acıyan gözlerine inanamıyordu. Daha önce kimsenin böyle bir akrobasi şaheseri gerçekleştirdiğini görmemişti. Hamilton'ı tekrar aldatabileceğinden emin değildi. Yine de aşağı yukarı 9 yarda kazanmıştı. Hızını tekrar saniyede 8 yardaya çıkarırsa Hamilton'ın tekrar yakalayacak vakti kalmayacaktı.
Dudağını ısırdı ve gaza bastı. Mikrolitrelerce adrenalinle dolu damarları bacak kaslarına daha da fazla kan pompaladı. Kasların oksijen stoğu tamamen tükenmişti. Pompalanan kandaki oksijeni yakacak zaman yoktu. Kaslar tamamen anaerobik çalışıyor, damarlar katlanarak biriken laktik asidi diğer organlara taşıyordu. Kaslara bağlı sinirler yerlerinde duramayarak yüksek hasar seviyeleri bildiriyor, feci durum raporları yolluyordu. Beyin dinlemiyordu. Durmadan 'daha hızlı, daha hızlı' diyordu.
Hedefe 10 yarda kaldığında Mark'ın aşil tendonu koptu. Sinirler hayatları boyunca yollamadıkları seviyelerde acı sinyalleri bildirdi. Yanında ufak bir 'biz demiştik' notu da gönderdiler. Beyin bu sinyalleri de reddetti. Vücut şoka girmişti, acı hissetmiyordu. Mark tıp bilimine meydan okuyarak şokta olmasına rağmen depar atmaya devam ediyordu. Fiziki hasar yüzünden hızı saniyede 5 yardaya düştü. Rakibine bir saniyenin biraz altında bir müddet bırakmak zorunda kalmıştı. Hamilton'ın iradesi ve kabiliyetlerine sahip biri için bu vakit yeterliydi.
Mark beline sarılan iki kol hissetti. Tendonu kopuk bacağını sürüyerek kendini ve beline sarılmış Hamilton'ı sürüklemeye devam etti. Şampiyonluğa iki yarda kalmıştı. Beldeki kollar dayanılmaz bir kuvvetle Mark'ı aşağı çekiyor, fakat bir türlü indiremiyordu. Mark ve Hamilton kaçınılmaz gole doğru yavaşça sürünen tek bir yaratık olmuştu. O kadar yavaşlamışlardı ki diğer oyuncular yetişeyazıyordu. Çizgiye inçler kala Hamilton'ın uyguladığı kuvvet, Mark'ın üniformasının kumaşını yırtıp taytını indirdi. Donla kalan, aşil tendonu kopuk, gözleri hasarlı Mark, bayılırken kendini topla birlikte son çizginin üzerine bıraktı. Nihayet yetişen defans oyuncularının üçü birden kendilerini Mark'ın bitkin vücudunun üzerine fırlattı.
Kalabalık açıldığında, hakemler Mark'ın topu tutan elinin gol çizgisini iki milimetre geçtiğini ilan ettiler. Maalesef, şampiyonluk kazandıran bu el cansızdı. Mark'ın zaten son haddeye dek yıpranmış bedeni, kafaya aldığı yüzellişer kiloluk darbeleri kaldıramamış ve iflas etmişti.
Mark Zbowski, 3 Kasım 1967'de, Northampton Flipbirds stadında, donu ortada topu gol çizgisinde hayatını kaybetti. Mark'ı oraya, Flipbirds stadının gol çizgisinin altına gömdüler. Bugün hala, o tarafta gol atan her oyuncu, bir kutlama ritüeli olarak Mark'ın ebedi istirahatini ettiği noktada saygı duruşunda bulunuyor. Hamilton J. Perry, başarılı NFL kariyerinin ardından jübilesini yaparak politikaya atıldı ve 1992-1996 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri başkanlığını yaptı. Bugün Perry daha yeşil bir dünya için üçüncü dünya ülkelerinde Amerikan futbolu sahaları kuruyor, ve her 3 Kasım’da Flipbirds stadının kuzey gol alanına bir gül bırakıyor.